Hiç uğraşamayacağım, basit bir tema ve fontla başlayacağım. Ne de olsa okunmayacak ama ben yine de yazayım. Hiç değilse "Ben de bi şey yaptım olm bu boş dünyada hehheh" diyecek yüzüm olur.
Esasen bu blog tamamen farklı bir blogtu. Ben modifiye ettim. Çünkü uzmanı olmadığım konuda ahkam kesmeye çalışıyordum. Zaten ancak iki yayınım vardı. Bir şeyleri araştırıp toplamak ve bunları sunmak hiç kolay değil.
Ben kolaya kaçıp abidik gubidik şeyler yazmak istiyorum. Günlüğe çevirmek istiyorum bu platformu.
Yaklaşık iki hafta sonra mezun oluyorum. Bitiyor öğrencilik hayatım ve üzülsem mi sevinsem mi bilmiyorum. Niye üzüleyim, o kadar ikiyüzlü arladaştan kaçmaya can atıyorum; niye sevineyim, daha o kadar büyümedim ve şu klişe "hayata atılma" eylemini gerçekleştiremem. Hayata atılmak. Niye atılıyorum, Tarkan'ın kurdu muyum ben? Neden ille bir şeyler yapmam lazım yani? Bir sene iki sene aylaklık etsem olmaz mı? Olmaz, eve para getireceksin. Biz sana baktık. E ama eve ekmeği erkek getiriyor dediniz. Sen okudun, az da sen bak. E ama... E ama.
Bi noktadan sonra insan "Ver şu bilmemnaptığımın işini de sevinsin çocuklar" diyor. Eşşek gibi çalış, yaşamak için öl falan filan. Beylik lakırdılar bunlar efendim. Buraya ergen edebiyatı yapmaya gelmedik. Edebiyat yapmaya da gelmedik. O işi gerçek edebiyatçılar yapadursun, ben burada saçmalayayım.
Mesela ben bu yazıp çizme işinde kendimi bi nane sanırdım. Sonra baktım sadece etrafım sırtımı sıvazlıyor. Bir de baktım osuruktan bir dergiye yolladığım öykü yayımlanmamış. Yayımlamayın efendim. Siz ikili ilişki olmadı mı bir öyküde üstünü çizersiniz öykünün. E demek ki bu yeniyor bizim memlekette. Ben gelemiyorum öyle aşklı maşklı şeylere. Delüzyon hep. Tamam biri birini sever de ne bu leyla mecnun numaraları? Vallahi sökmez bu plastik aşklarda. He sen bu kadar kalabalığın içinden sıyrılıp özel bir şey yaşarsın o ayrı. Ona saygımız sonsuz. (Bu da kahvede batak atan otuz yaşına gelmemiş ağır abi söylemi)
Şu sayfanın popüler olması korkusunu taşıyorsam salağım. Vallahi bu kez umurumda değil. Kim bilir sizin bilmediğiniz daha ne bloglar var da adamlar ne aforizmalar kasıyor. He ben demiyorum ki ben aforizma kasıyorum. Ben konuşurum öyle.
Bu aralar şöyle bir sıkıntım var. Telefonla çok oynuyorum. Ama gereksiz. Sadece sosyal medyada takılıyorum. Sanırım bunu sadece bir ben yapmıyorum. Bizden bi şey olmaz gençler hahah. Bu zihniyeti, bu öğrenilmiş çaresizliği kafalarımıza enjekte eden eğitim sistemine helal spr dvm.
22 yaşındayım; Cahit Sıtkı Tarancı 35'inde "tamam bunun bi otuz beşi daha güm" demiş ben "bi 22'yi daha görmezsin kızım" diyorum. Niye? Çünkü hayal kuramıyorum. Ne hayali kuracam ben? En fazla evlendiğimin, anne olduğumun. Bitti. E hayat bu mu? E hayat senden bunu istemiyor mu? Başlatmayın şimdi kalıplarınıza kardeşim? Çok değil iki üç sene evvel übergelişkin hayalgüçlerine sahip olduğumuza inanan tiplerdik. Hele bi de çocukluğu düşün. Ne oldu sonra? Şimdi niye böyle?
Yok abi. Tükenmişlik sendromuna giren, Hürrem rolünü oynayan hanım abla değildi. O bizdik. Tüketilmişlik sendromuna girdik. İngilizce'de bi laf vardır. Merak etme, Cem Yılmaz'dan gitmiycem. Derler ki "Let's get it over with". Yani "Bitse de gitsek. Hadi ne yapıyosak yapalım bu beladan kurtulalım beyler."
E hepimiz bu hale gelmedik mi 4. sınıfa gelene kadar. Okuduğunuz bölüme göre değişir belki. Belki siz çok fantastik yerlerde okudunuz ama benim okulum öyle hayal ettiğim gibi geçmedi hiç. Dört yıl boyunca bizi on metrekarelik bir sınıfa tıktılar, eğitim diye yutturdular. Hocalarımı suçlamıyorum tabii. Okul yönetimini suçlamak daha akıl kârı.
Neyse baktık bu devran böyle dönmüyormuş, önce bir inkar ettik. Dedik ki "Yok kardeşim, o kadar puan aldık, illa vardır bi güzelliği". Olmuyor işte. Bu memlekette her nane teamüle göre işliyor ama teamüllerin hepsi yanlış. Şimdi bizim bölümdeki batı özentiliği yapan hocalar gibi "Ay İngilizler her şeyin doğrusunu biliyür" demeyeceğim ama onlar da teamüle önem verir fakat bizim gibi uydurma temelli uygulamaları yok bildiğim kadarıyla.
Neyse, bu inkar sonrasında kabullenme ve çöküş geliyor. O üniversiteye geldiğin güne bi lanet ediyorsun hafiften. Bir yandan bakıyorsun üniversite okumayan arkadaşların iş bulmuş. Behey. Hani bizdik her şeyi feda edip eğitimden asla vazgeçmeyen? He çok iyi oldu. Al, millet çatır çutur ev sahibi-araba sahibi oluyo, bi de evleniyo, hem okuyup hem çocuk yapıyo. Bu hayatlara özendiğimi sanmayın. Üsluba dikkat edin. Bunları toplum diyor. Bunları uygulayıp uygulamamak sana kalmış. Aynı toplum "Heh, işte sen salaksın, sen yapamadın ama senin üniversite okuman da lazım ama evlenmen de lazım, nasıl olcak ki bu ev işleri? Az mutfağa da gir," diyor. E ben?.. Anlamıyor ben.
Neyse işte bu inkar, teslimiyet evreleri vs derken gelmişsin son sınıfın son dönemine. Tabii buraya gelene kadar acemice planlar yapıyorsun. Mesela "Dur ulan, bi de formasyon alayım" demiş olabilirsin. Dört sene evvel öğretmenliğe dair her şeye burun kıvıran adam bugün öğretmen olmak için gidiyor babasından utana sıkıla 2000 TL istiyor ve formasyon almaya kalkıyor. Neden? Çünkü başka çaresi yok. Okuduğu bölümü meslek olarak icra etmesi mümkün değil belli ki. Özel sektöre girip bi tarafını mı yırtsın. Daya sırtını devlete olm. Ne gizel 3 ay da tatilin olur. Ulen ben sizin. Bu sisteme bu sitem yetmez.
Neyse. Neyse ile de amma paragraf başı yapmışım. Beceriksizliğin bir kanıtı olarak alın siz. Okumayacaksınız, biliyorum. Çünkü sizler okumayı sevmezsiniz. Belki bu blog bir önceki ağır blog gibi ağır olmaz.
İyi geceler.

Karşim helal.finaller öncesi iyi geldi.dedim calismiyacam sinava o bana calissin.öyle küçük bir atarlamam oldu sisteme sonra yarınki sinav geldi aklima.bir ürktüm önce.kitabin basinda buldum kendimi.korku haci korku baş düşmanimiz hep.adamin kanını isyanini emiyor damardan lanet...ama sen yaz ben biz okuruz korkmadan.. ;)
YanıtlaSilKorku bizden korksun esas. Sınavdır geçer, geçilir :) Başarılar kardeşim.
Sil